Hidiv Kasrı Tarihi ve Mimarisi

02.11.2017
Hidiv Kasrı Tarihi ve Mimarisi

Beykoz’un o muhteşem tarihi dokusu içerisinde saklı kalan güzelliklerden bir tanesi Hidiv Kasrı, İstanbul’un en önemli tarihi yapılarından biridir.

Hidiv Kasrı tarihi, 1907’de Mısır valisi Abbas Hilmi Paşa tarafından İtalyan mimar Delfo Seminati’ye yaptırılması ile başlar.

Hidiv Kasrı Tarihi

Hidiv Kasrı’nın bulunduğu bölgeye Bizans zamanında sessiz sakin anlamına gelen Eironion denmektedir. Sessizlik ve sakinliğin getirisi olarak burada zamanla yerini bir manastır alır. Osmanlı döneminde bölgenin kaderi değişir. İlk Osmanlı halifesi olan Yavuz Sultan Selim şehzadeliği boyunca huysuz ve aksi bir karakter sergiler. Babası 2. Beyazıt ise bu durumdan hiç hoşnut olmadığından oğlunu 8 kızılcık çubukla dövdüğü dillerden dillere anlatılır. Bununla da yetinmeyen padişah ders alması ve bu olanları unutmaması adına 8 çubuğu toprağa diktirir. Çubuklar tutar ve bölgeye ‘’Çubuklu’’ adı verilir. Yavuz Sultan Selim’in 8 yıl tahtta kalması da yine bu 8 çubuğa bağlanır.

Beykoz Çubuklu’da bulunan Hidiv Kasrı adını Arapça büyük vezir anlamına gelen hidivden alır. Bu lakap sadrazamlar için kullanılan bir terimdi. 1867 yılında padişahın emri ile Mısır Valisi İsmail Paşa’ya Hidiv unvanı verir. Zamanla Mısır valilerinin babadan oğla geçen sistemlerinde yönetici sıfatına hidiv adı verilmektedir. Sadrazam ve Şeyhülislam ile eşit tutulan bu unvan 1914 yılına kadar otoritesini korur.

Osmanlı siyasi tarihinde unutulmayan isimlerden birisi de Kavalalı Mehmet Ali Paşa’dır. 1805 yılında Mısır’a vali olan paşa, 1845 yılında padişaha olan bağlılığını arz eder. Kızı Zeynep Sultan ile Osmanlının son dönem sadrazamlarından olan Yusuf Kâmil Paşa’nın aşkı dillere destan olur. Böylelikle İstanbul’da da bulunan ailenin bazı fertleri harikulade eserler bırakır bunlardan bir tanesi de Hidiv Kasrı’dır.

3. ve son Hidivlik unvanını barındıran Abbas Hilmi 1874 yılında Mısır’da doğar. 19. Yüzyılın sonuna gelindiğinde ise bir delikanlı iken Mısır’a vali olur. O dönemde İngilizler Mısır’ın iç işlerinde etkili olmaya başlamış ve Osmanlının etkisi oldukça azalmıştır. Padişah dostu olan ve Osmanlıya bağlılığı ile bilinen Abbas Hilmi Osmanlının desteğini almak için İstanbul’da ikamet etmeye karar verir.

Rivayetlere göre Almanya ve Avusturya gibi Avrupa ülkelerinde tahsil gören Abbas Hilmi, bu dönemde gönlünü kaptırdığı Avusturalyalı sevgilisi ile evlenir. İstanbul’a yerleşme kararı alan çiçeği burnunda çift bir engel ile karşılaşır. Abbas Hilmi Paşa’nın validesi Emine Paşa bu emrivakiye çok sinirlenir. Eşini boşaması ya da topraklarına gelememesi şartını sunar.

Emine Paşa’nın sözlerine aldırış etmeyen Abbas Hilmi Paşa ne zevcesinden ne de evliliğinden vazgeçer. Beykoz Çubuklu‘da iki ahşap yalı satın alır. Daha sonra ise ahşap yalıların ardındaki yamacı ve düzlüğü de satın alır. Ortaya devasa bir parsel çıkar. Arsaya kendi adını vereceği bir kasır yaptırmak için ince eleyip sık dokur ve mimar arayışında bulunur.

Türkiye Cumhuriyeti Dönemi’nde

1930’lu yılına kadar Abbas Hilmi Paşa bu kasırda ikamet eder. 1944 yılında ise vefat eder. Rivayet edilene göre ise varlık vergisinin çıkması ile devlete olan borcu ödemek için Hidiv Kasrını devlete bırakır. Diğer bir rivayet ise İsviçre’ye gitmeden evvel kasrı İstanbul belediyesine satar. Uzun süre bakımsız ve harap olmuş şekilde kalan yapı, 1984 yılında Çelik Gülersoy’un verdiği uzun uğraşlar sonucunda restore edilir.

Günümüzde çeşitli organizasyonlara ev sahipliği yapan kasır, ayrıca şehirde yaşayanların nefes aldığı bir koruya da sahiptir. Bahçesinde bulunan ağaçlar tarihi ağaçlar olarak adlandırılır ve künyelenmiştir.

Hidiv Kasrı Mimarisi

Hidiv kasrı, dönemin ünlü İtalyan mimar ve mühendisi olan Antonio Lasciac tarafından tasarlanır. Detaylarında birçok güzellik barındıran bu kasır dönemin 150 bin altınına mal olur. 1907 yılında tamamlanan eser 1000 metrekarelik bir alanı kapsar. Mermer ve kesme taştan Art Nouveau tarzında inşa edilir. Diğer kasırlardan hemen ayırt edilen yapı kuş bakışı görünümde ‘D’ harfini anımsatır. Mermer sütunlu terası deniz tarafına bakan daire biçimdeki formdadır.

Yapı döneminin sıra dışı kasrıdır. İhtişamlı mimarisi, kasrın içinde bulunan anıtsal çeşmesi, kuleleri, mermer havuzu, asansörleri, farklı konseptteki salonu ile eşi benzeri görünmemiş bir eserdir. Osmanlı mimarisinin dışında kalarak daha çok batılı bir görünüm alır.

Hemen girişte mermerden bir havuz sesi karşılar. Birçok ilkin yaşandığı bir ev olan Hidiv Kasrı aynı zamanda İstanbul’da ilk asansörün kullanıldığı yerlerden bir tanesidir. Üstelik bir tek değil, 2 ayrı asansör bulunmaktadır. Pirinç kaplı asansörün validesi Emine Paşa için yaptırıldığı söylenir. İçinde kadife kaplı koltuk bulunmaktadır. Kesin bir bilgi olmasa da bu asansörün buharla çalıştığı tahmin edilmektedir. 1. Katın koridorundan bir asansör vasıtası ile Cihannümaya ulaşılmaktadır. Devrinin ilk asansörlerinden biri olan bu asansör sarı pirinç süslemeli ve kristal camlıdır. Asansör büyük şehir kulesine çıkarken kullanılmaktadır.

Kuleler planlama yapılırken daha yüksek yapılması uygun görülmüştür fakat dönemin padişahı Abdülhamid’e gelen söylemler karşılığında Hidiv’in boğazdan geçen gemileri kontrol etmek için yüksek kule yaptırmak istediği tezi ortaya atılır. Bu söylenenlere inanan padişah derhal bir ferman çıkarır ve şehir siluetini bozacak ve minareden yüksek olacak her yapının önüne geçilmesini emreder.

Yapının dış cephesi kadar iç mekanına da büyük özen gösterilir. Orijinal tuvaletlerde art nouveau çiniler, tavan vitrayları ile göz kamaştırır. Fransız vitraylarının başına ise gelmeyen kalmaz. Kasır bir dönem kaderine terk edildiğinde film ekiplerine kiralanır. Işığı önlediği gerekçesi ile set ekipleri tarafından orta holde bulunan nadir işçilikle Fransız vitraylar kırılır.

Kasra giriş yaparken giriş kapısının üstünde yer alan metal işçiliğin üst noktalarında olan ay yıldız simgeli hidiv sembolü göze çarpmaktadır. Kasrın girişinde bulunan salonlar kullanıldığı malzemeye göre ad almaktadır. En gözdelerinden birisi ise Osmanlı’da eşi benzeri olmayan mermer salondur. Çiçek globeleri ile süslü renkli avizeler mermer salonun tavanlarını süsler. Mermer salon adını ise yüzeylerin ve sütunların mermer olmasından almaktadır. Salonun girişinde ise usta incelikle yapılmış bir kapı kabartması bulunmaktadır. Kapıyı çerçeveleyen desen ise mutlulukla bir ormanda meyve yiyen ayı figürleridir.

Hidiv Kasrını ayıran en büyük yapı elemanlarından birisi de iç mekânda kullanılan çeşmelerdir. Havuzu çerçeveleyen sütunlar bir sofa görevi alır ve buradan salonlara geçiş yapılır. Kasrın 4 büyük salonu bulunmaktadır. Sofa da olduğu gibi mermer salonda da anıtsal bir çeşme vardır. Bir diğer salon ise şömineli ya da şekli nedeniyle konkav olarak anılan salondur. Kapıları, yerleri lambrileri ahşap ile döşenmiştir. Ahşabın etkisini kırmak için ise sütunların başlık ve bilezikleri altın detaylar ile çeşitlendirilmiştir.

Bir diğer salonun adı ise kristal salondur. Hem mermer salondan hem de şömineli salondan kristal salona geçiş yapılmaktadır. Adını tavanını kaplayan kristal aynalar ve kapı üzerindeki grillantlardan almıştır. Yarım lambri döşeli duvarları ile zanaatın zirve noktası işçilik kullanılmıştır.

Son salonun adı ise ahşap salondur. Orijinalinde olduğu gibi maun ahşap bir tavanı bulunmaktadır. Sütunlar hariç odadaki her şey ahşaptır. Sadece yapısal elemanları değil mobilyalarda da ahşap seçilmiştir.

Galeri boşluğu bulunan kasırda vitray camından ışık süzülmekte ve koridorları aydınlatmaktadır. Mermer salonun üstünde yer alan 6 oda ise Kasrın iç bahçesine bakmaktadır. Şömineli salonun üzerinde ise 2 yatak odası bulunmakta ve Hidiv’e ait olduğu bilinmektedir. Bu 2 odanın da kendine ait banyosu ve tuvaleti bulunmaktadır. Odalarda bulunan iki gardolaptan bir tanesi orta hole açılan gizli bir geçittir.

YAZAR BİLGİSİ
Modanium Özel
Modanium özel yayınıdır - Doğada seçimi kadın yapar !
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.